Cemalle
Temel bir gün yolda yürürken Temel'in kafasına kuş pislemiş.Temel: -Ula
Cemal cit tuvalet kağıdı cetir,demiş.Cemal de: -Ula Temel kuş çoktan uçti
citti,demiş

2
Şeritli mi , 4 Şeritli mi? Adamın biri California'da bir kumsalda yürürken
ayağı eski bir lambaya takılmış, adam lambayı kumlarn içinden çıkarmış,
ovalamış lambayı, harbi harbi cin çıkmış. Adam çok şaşırmış, cin başlamış
konuşmaya ''Tamam, tamam.Beni lambadan kurtardin vs vs vs... Bu, bu ay
içinde dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım, bu yüzden 3
dilegi unut. Sadece 1 dilek hakkın var!'' Adam oturmus ve bir süre düşünmüş
ve ''Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni
çok kötü tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap, böylece arabayla oraya
gidebileyim'' demiş. Cin gülmüş ve ''Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün!
Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton
gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün! Hayır, başka bir dilek
düşün'' demiş, Adam ''tamam'' demiş ve güzel bir dilek düşünmeye başlamış.
En sonunda, ''Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman
duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları
anlayabilmeyi diliyorum. Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir
şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini, onları nasıl gerçekten
mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum...'' Cin: ''Köprü iki şeritli mi olsun
dört şeritli mi?''

Titanik battığında üç kişi kurtulur. (İngiliz,Fransız ve Temel)İngiliz
sadece golf sopasını, Fransız sadece golf topunu kurtarabilmiş. Bunların
canları çok sıkılmış. Fransız hadi golf oynayalım demiş. İngiliz de
katılmış. Temel de çok sevinmiş, ama ben nasıl oynandığını bilmiyorum
deyince ,çok kolay, sopa, top ve delik lazım demişler. İngiliz: Bende sopa
var. Fransız: Bende de top var. Temel: Ben oynameyrum

Temel ve arkadaşları dama çıkarlar ve birer birer aşağı atlarlar.Biri sağ
kolunu açıp atlar,biri iki kolunu açıp atlar ,biri yatay atlar ve böyle
böyle gider.Biraz sonra olaya müdahale için ekipler gelir ve sorarlar: -Ne
yapıyorsunuz orada? Temel cevap verir: -Ha uşağum tetris oynayrus.

Bir gün kahvenin birinde Mustafa Abi diye dayı bir adam varmış.Kahvede
televizyon seyrederlerken televizyonda Ecevit çıkınca Mustafa Abi başlamış:
-"Ben bu Ecevit'in küçüklüğünü bilirim, kerata çok yaramazdı.."falan diye
söylenmiş.Herkes kıkırdıyo tabi.Mustafa Abi bakmış herkes gülüyor hadi
gidelim TBMM ye demiş ve gitmişler. Ecevit TBMM den çıkınca Mustafa Abi'yi
görmüş ve hemen sarılmış: -"Oooo Mustafa Abi'cim nasılsın Başbakanlık çok
zor iş seni görmeye gelemiyorum, kem ,küm..." Herkes şaşkın kahveye
dönmüşler.Aradan belli bir süre geçtikten sonra televizyona Demirel çıkmış
ve Mustafa Abi gene başlamış: -"Ben bu Demirel'i küçüklüğünden tanırım beni
çok sever sayar.."diye söyleniyormuş.Herkes demiş Ecevit'i belki tanır ama
nerden tanıycak koskoca cumhurbaşkanını?Mustafa Abi demiş hadi o zaman
Çankaya'ya gidiyoruz.Gitmişler.Demirel evinden çıkınca Mustafa Abi'yi
görmüş.Hemen ellerine sarılmış öpmek için: -"Tam da seni görmek için
geliyordum canım abim.." falan demiş.Herkes daha da şaşırmış.Kahveye geri
dönmüşler.Aynı olaylar ve en sonunda TV de Bill Clinton! Mustafa Abi
başlamış: -"Ben bu Bill i küçüklüğünden tanırım paçalı donlarla
gezerdi.."demiş.Bu sefer ordakiler kocaman bi "OHA!" demişler ve Mustafa Abi
bunları Beyaz Saray'a götürmüş.Güvenlik görevlisi sadece bir kişi girebilir
demiş ve Mustafa Abi'yi içeri sokmuşler. Ama Mustafa Abi 5-6 saat
çıkmamış.Tam o sırada Beyaz Saray'ın önünden Michael Jordan geçmekteymiş ve
onu çağırıp demişler ki: -"Ya Maykıl Abi senin boyun uzun şu pencereden bir
bak içerde kaç kişi var,kimler var bir say...." demişler ve Michael Jordan
pencereden bakıp söylemiş: -"İçeride 6 kişi var, biri Mustafa Abi,diğerlerini
tanımıyorum..."

Bir çift evlendikleri günün gecesinde odalarına gitmişler.Gerdeğe
gireceklermiş;ama hemen çocuk yapmak istemedikleri için kaput kullanmaya
karar vermişler.Fakat akıllarına hiç kaputları olmadığı
gelmiş.Karısı:"Endişelenme.Ben dönerken nöbetçi bir eczane gördüm." demiş
kocasına.Adam koşa koşa çıkmış yola.Eczanenin nerede olduğunu bir türlü
bulamamış.Bu sırada bir hırsız çiftin balkon kapısı açık olan evlerine
girmiş.Kadını yatakta çırılçıplak görmüş.Kadın içtiği şampanyanın etkisiyle
uçmuş;aklı başında değilmiş.Hırsız şeytana uyup kadının koynuna girmiş.Kadın
da sarhoş haliyle hırsızı kocası zannetmiş ve sevişmeye başlamışlar.Adam en
sonunda eczaneyi bulmuş.Eczane sahibine:"Prezervatif istiyorum."
demiş.Kadın:"4 çeşidimiz var."demiş."En ucuzu on cent,beyaz renkli.Onbeş
centlik olan var,sarı renkli.Yirmi centlik olanı siyah renk.En kalitelisi
ise mor renk ve yirmibeş cent."Adam pantolonunna elini atmış ve cüzdanını
aceleyle evde unuttuğunu farketmiş.Fakat Allah'tan cebinde 20 cent
varmış.Adam cebindeki parasıyla ilk günden karısına alabileceği en kaliteli
şeyi almaya karar vermiş ve 20 centi verip siyah prezervatifi almış.Koşa
koşa dönmüş ve karısının yatkta uyuduğunu görmüş.Fakat uyku muyku
dinlememiş;kadına sokulmuş.Kadın demin seviştiği kocasının performansına
hayran kalmış.9 ay sonra çiftin simsiyah bir çocuğu olmuş.Günler günleri
kovalamış ve çocuk büyümüş.Bir gün babasına şu soruyu sormuş:"Baba,siz
ikiniz de sarışınsınız.Peki ben niye böyle siyah oldum?"Adam cevap
vermiş:"Dua et ki beş centim daha yoktu.Yoksa mosmor olacaktın."

Oğlan ın birisi kendini rahatlatmak için marketten büyük salam almaya gitmiş
..bana birtane büyük salam verirmisiniz demiş tezgahtarda demiş ki
dilimleyeyim mi demişş oğlan da demiş ki; -lan ipne sen benim götü kumbara
mı sandın demiş... :)

Adamın biri dünyada sex yapmadığı canlı bırakmamıştı ve birgün tanrıya dua
edip tanrım birdaha böyle şeyler yapmayacağım diye söz vermiş ve ardından
hacca gitmiş ve hac,dan geldiğinde insanlarla görüşmemek için dağ başında
kendine göre şirin bir ev yapmış ve birgün bahçede çalışırken bir kız gelmiş
ve kız amca evimin yolunu kayıp ettim burada kala bilirmiyim demiş adam da
tabi kızım kal demiş ve akşam olu vermiş adam la kız ayrı ayrı yatıyorlarmış
ve kız gelip amca ben korkuyorum demiş ve adam da benimle yat demiş ve kız
adamla yatarken adam kızın bacaklarını görmüş ve dayanamayıp kız başlamış
sex yapmaya ve iş bitince kız kalkmış oynamaya başlamış adam sormuş niye
oynuyorsun kızda ben şeytanım senin yeminini bozdurdum demiş ve adam da
başlamış oynamaya bu sefer kız sormuş sen niye oynuyorsun adam da cevap
vermiş bi yapmadığım şeytan kaldıydı demiş.

Temel Ankara'ya İngiliz,Alman ve İtalyan'la uçakla giderler.İngiliz aşağıya
karpuz atar.Alman kavun atar.İtalyan'da bomba atar.Temel uçaktan inince
ağlayan bir çocuk görür.Temel: -Neden ağlıyosun?diye sorar. Çocuk: -Kafama
karpuz attılar. Temel bir tane daha ağlayan çocuk görür.Temel: -Sen neden
ağlıyosun?diye sorar. Çocuk: -Kafama kavun attılar,der. Aradan fazla zaman
geçmeden Temel gülen bir çocuk görür.Temel gülen bir çocuk görür.Temel: -sen
neden gülüyosun? Çocuk: -Bir osurdum arkamdaki bina yıkıldı!

Adamın birinin şeyi çok ağrır.bunun üzerine doktora gider ve idrar tahlili
yaptıtırır.ertesi gün gelince sonuçta adam şey diyor:ŞEYİNİZDEN VİSKİ
ÇIKIYOR!!!Adam hemen eve gider ve karısına:AVRAT İKİ BARDAK GETİR VİSKKİ
İÇİÇEZ!viskiyi içiyorlar.Ertesi gün adam:AVRAT BİR BARDAK GETİR VİSKİ İÇİÇEM
diyor ve karısı:BEN NİYE İÇMİYORUM diyor.Adam da:SEN BU GECE ŞİŞEDEN
İÇECEKSİN:))

ATEIST bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafindaki güzelliklere
bakiyormus. "Evrim ne güzellikler yaratiyor!" diye düsünüp mest oluyormus.
Birden arkasinda kocaman bir ayi belirmis ve onu kovalamaya baslamis. Adam
bütün gücüyle kaciyormus ama her arkasina bakista ayinin daha yaklasmis
oldugunu farkediyormus. Dakikalarca süren bir kacisin sonunda adamin ayagi
yerdeki dala takilmis, ayi adamin üzerine atlamis, pencesini kaldirmis. Tam
vurmaya hazirlanirken adam; "TANRIM!!!" diye bagirmis. Bir anda zaman durmus,
ayi donmus, ormandaki nehir bile akmaz olmus. Bir anda orman kararmis ve
gökyüzünden bir isik hüzmesi adamin üzerine parlamis. Cok derinden gelen
ilahi bir ses adama: "Yillarca bana inanmadin, yaratilisi kozmik bir kazaya
bagladin,sana bu durumda yardim etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir
kulummu saymaliyim?"demis. Adam utanc icinde: "Biliyorum bunca yildan sonra
dindar biri olmayi istemem haksizlik,ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz."
demis. Ses: "Peki." diye karsilik vermis ve isik kaybolmus. Nehir tekrar
akmaya baslamis. Hersey eski haline dönmüs.Ayi pencesini indirmis, iki
pencesini de göge dogru cevirmis, ve konusmaya baslamis: "Tanrim, senin
rizkinla orucumu aciyorum,hamdolsun verdigin nimetlere."

Bir rahibe gunah cikartmak icin rahibin yanina gidiyor : * Rahibe benim
hayatimda bir erkek var ama fahişe cocugunun teki diyor. * Rahip soruyor
neden ona fahişe cocugu diyorsun. * Rahibe, cunku o benim yanagimi oksayip
beni opuyor. * Rahip rahibenin yanagini oksuyor ve opuyor sonra soruyo boyle
mi? * Evet diyor rahibe * Rahip diyo bu ona fahişe cocugu demeni
gerektirmez. * Rahibe : Ama o benim elbiselerimi cikartip vucudumu da
oksayip opuyor. * Rahip rahibenin elbiselerini cikartiyor ve bir sure
sevisiyorlar sonra rahip yeniden soruyor boyle mi? * Evet diyor rahibe *
Rahip diyo bu da ona fahişe cocugu demeni gerektirmez. * Rahibe diyo ama o
sonra bir guzel beceriyor beni. * Rahip bunun ustune rahibeyi beceriyo tabii
ki ve soruyo boyle mi? * yeniden evet diyor rahibe. * Rahip bu da ona fahişe
cocugu demen icin yeterli sebep degil. * Rahibe bu sefer bağırıyor : Ama o
aids li imis. * Rahip: "Vay fahişenin cocugu."

Fadime bir gün temele; - "ula temel akşam bize gel evde kimse yoktur" demiş.
Temel akşamı beklemiş gitmiş Fadime'nin evine Temel kapıyı çalmış çalmış ama
kimse açmamıştı. Çünkü Fadime doğru söylemişti evde kimse yoktu...

Temel birgün Fransa'ya gitmiş.Orada dolaşırken hayvan satan bir dükkana
girmiş.Hayvanlara bakıyormuş.Birden "aptal"diyen bir ses duymuş.birde bakmış
yukarıda bir kafes ve içinde bir papağan.Papağan çok hoşuna gitmiş.Dükkan
sahibine yeteneklerini sormuş.O da "bu papağan gördüğü insanların
karakterini okur ve söyler" demiş.Neyse Temel bu kuşu satın almak istediğini
söylemiş.Dükkan sahibide onu satamayacağını,bir dişi kuş olduğunu ve neslini
devam ettirmek için kimseye satmadıklarını ve yalnızca yumurtalarını
verebileceğini söylemiş.Temel'de kabul etmiş ve 10 tane yumurta
almış.Trabzon'a geri dönmüş.Yumurtalar zamanı gelip kırılmaya başlamış.Fakat
içlerinden papağan dışında bütün kuşlar çıkmış.Tavuktan ördeğe,hindiden kaza
kadar...Tabii Temel sinirlenip, hemen yavruları alıp dükkana gitmiş.Papağan
hala orada duruyor.Dükkan sahibine olanları anlatmış.Papağan yine
"aptal.aptal" demeye başlamış.Temel de kafesin yanına yaklaşarak "benim
aaptal olduğumu sadece sen biliyorsun ama senin fahişe olduğunu bütün
Trabzon duydu" demiş.

Bir bilim adamı pirelerle
deney yapıyor. Pireye "Sıçra" diyor. Pire sıçrıyor Pirenin kanatlarını
koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire yine sıçrıyor!.. Raporunu şöyle yazıyor;
"Pire kanatlarını
kopmuş olarak zıpladı."
Ayaklarını koparıyor ve "Sıçra" diyor, pire zıplayamayınca 2. raporu şöyle
yazıyor; "Pirenin ayakları kopunca kulakları duymuyor."

İlk defa helikopter gören Temel, Dursun' a sormuş;
- Dursun, bu nedur da? Dursun, gayet sakin cevap vermiş;
- Haçan, bu olsa olsa bin yaşında bir sinek dur.

Doktor, akıl hastasının iyileştiğine karar verip akıl hastasını taburcu
etmiş. Buna çok sevinen hasta gelip doktoruna şöyle demiş;
-"Doktor Bey, size hediye ayakkabı yapacağım ama sorayım dedim, topuğu önde
mi olsun arkada mı?

Ünlü bir sopranonun konserine giden baba oğul ilgiyle konseri dinliyorlardı.
Bir ara çocuk merakla babasına sordu:
"Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor ?" Baba;
"Korkutmuyor oğlum, yönetiyor!"
"Eee, peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor "

Küçük Ahmet, bakkala öfkeyle sordu:
- Neden hep küçük yumurta veriyorsun?
- Taşıması , kolay olur da ondan.
Ahmet eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:
- Ama sen eksik para verdin.
Küçük çocuk arkasına dönüp gülerek: " Para daha çabuk sayılır da...

Nuri okuldan eve bir gözü mosmor dönmüştü. Annesi çıkıştı:
"Aşk olsun yine mi dövüştün okulda? "Şey büyük bir çocuğun küçüğü dövmesine
engel olmaya çalıştım da anneciğim."
"Aferin bak bu cesaret işi. Kimdi o küçük?"
Nuri gayet sakin;
" Ben! "

Vurdumduymaz bir adamın evi yanmış. Komşusu koşarak yanına gelmiş.
" Koş efendi, evin yanıyor. "
Adam sakince cevap vermiş :
"Ev işlerine karım bakıyor."

Küçük çocuk, kendinden daha büyük olana yan yan bakarak: "Söylediğin sözü
geri alman için sana beş dakika süre veriyorum!" dedi. Öbürü kabararak:
"Bak hele sen. Peki beş dakika sonra sözümü geri almazsam ne olacak?" diye
diklendi. Küçük çocuk biraz düşündükten sonra:
"Peki söyle ne kadar zaman istiyorsun?" dedi.

Bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:
"Kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"
Bunun üzerine Ressam:
"Ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi. "
der.

Doktor, hastasına o güne dek yaptığı tahlillerin sonuçlarını açıklayacak;
"Size bir kötü, bir de daha kötü haberim var. Önce kötü haberi vereyim. Test
sonuçlarına göre 24 saatlik ömrünüz kalmış." deyince adam yıkılır,
"Hayır, olamaz. Buna inanamıyorum: Fakat bundan daha kötü haber nasıl
olabilir? "deyince hasta, doktorun yanıtı kısa olur;
"Dünden beri size ulaşmaya çalışıyorum."

Delinin biri intihar etmeye karar ve kendini asmaya çalışır. Biri
dayanamayıp sorar;
- Ne yapıyorsun?
- Görmüyor musun, intihar ediyorum.
- Öyle ise ipi boğazına bağlasana
- Bağlarsam boğulurum.

Yıl sonunda öğrenci, uzaktaki ailesine gönderdiği faksta şunları yazıyordu;
"Babacığım okullar kapandı. Öğretmenler beni çok seviyorlar. İmtihanlara
tekrar bekliyorlar."

Babası oğluna görgü kuralarını öğretiyordu :
"Örneğin oğlum, bir eve gittik. Onları yemek yerken göndük, ilk sözümüz ne
olmalı?
"Afiyet olsun" der oğlu. Baba;
"Peki neden bu söylenir?" deyince oğlu ;
"Neden olacak, buyurun desinler diye." der.

Yargıç, hırsıza şöyle sorar:
"Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?"
Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:
"Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik
." der.

Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine,
"Akşama ne var?" diye sorunca, annesi;
"Saymakla bitmez oğlum" dedi. Mehmet;
"Güzel, nelermiş bunlar?" deyince, annesi gülümseyerek,
"Pirinç pilavı!" dedi.

Küçük Zeynep annesine;
"Bana yeni bebek alsana, anne." dedi. Annesi;
"Bebeğin var ya kızım; yenisini ne yapacaksın?" diyence, küçük Zeynep;
"Ben varken, sen kendine yeni bir bebek aldın ya!" der.

Öğrencinin biri sürekli yaramazlık yapıyormuş. Öğretmen dayanamamış
kulağından yakalamış. "Bana bak! Uslu durmazsan dayak yersin." deyince,
öğrenci;
"Ben oruçluyum!" der. Öğretmen;
"Eee oruçluysan ne yapalım?" deyince, öğrenci;
"Annem bana sakın bir şey yeme dedi evden çıkarken. Eğer bir şey yersem
orucum bozulurmuş."

Yüzü gözü yaralı adam muayehane kapısından içeri girerken der ki;
"Her tarafımı arılar soktu." Doktor ona bakar ve gayet sakin,
"Peki o zaman şöyle oturun da size birkaç iğne yapalım" der.

Hakim Sorar:
- Oğlum adın nedir?
- Temel ama, "Z"si yok!
Hakim:
- Temel'de "Z" olurmu, be adam?
- Haçan hakim pey ne kızayısun, pen de zaten "Z"si yok dedum!

Kızın biri okulda çok geveze idi. Herkes şikâyetçiydi. Müdür bir gün kızın
babasına telgraf çekti:
-Kızınız çok geveze, diliyle ortalığı karıştırıyor. Lütfen çaresine bakınız.
Telgrafın cevabı gelir:
-Siz gelin bir de annesini görün. Geveze nasıl olurmuş!

Adamın biri sormuş;
-Cüzdanımı sen mi aldın?
-Altı mahallenin, altıncı sokağının, altıncı apartmanının, altıncı odasının,
altıncı çekmecesinde duran Kur'an'a el basarım ki ben almadım...

Temel idama mahkum olmuş. Son arzusu doya doya mantar yemekmiş.
-Ne biçim son arzudur bu? _
-Zehirlitur tiye tiye pağa yedurmetiler. Şimti ağuz taduyla rahat rahat bir
mantar ziyafeti çekeceğum.

Karadenizli atlet öğünüyordu:
-Ben 100 metreyi tam 8 saniyede koşayurum.
-Ciddi misin, dedi arkadaşı. Bu bir dünya rekorudur. Nasıl yapıyorsun bunu?
Bizimki hafifçe kasılarak cevap verdi:
-Çestirmeden cideyurum daa...

Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle
bağırıyordu.
-Help! Help!
Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:
-Ula ingilizce öğreneceğine, yüzme öğrenseydin ya!..

İki adam aralarında konuşuyorlardı:
-Küçükken gözlerim görmediği için bana voleybol oynatmazlardı. Bu yüzden
başka bir vazife verdiler:
-Ne vazifesi?
-Hakemlik!

Anne küçük kızına anlatıyordu.
"Bak kızım, gelinler en mutlu günleri olduğu için nikahta beyaz giyerler."
Küçük kız bir an düşündü.
"Yaa... Şimdi damatların neden siyah giydiklerini daha iyi anlıyorum..."
Küçük Dursun Temel'e sorar:
-Temel emice Cemil MERİÇ kimdur?
-Büyük bir yazar idi. Vefat etti.
-O da küçük yazsa idi...
Temel kahveye koşarak gelir, telaşla:
-Dursun öldi!... der.
Kahvedekiler bu haber üzerine birer yorum yapmaya başlarlar.
-Dursun sapasağlam adamdi neden öldi ki?
-Uşağım hiç bir laz acindan ölmez. Söylemdi biz bağa yardım ederduk.
-Pelki utanmiştur istemeğe
-Gördinmu uşağım. Dursun acından değul, inadından öldi da...
Her bir kahkaha bir tane pirzola demektir. Der kahkaha ile gülen Dursun...
Temal atılır:
Desene Dursun sen teminden beri koca bir sığır yedun.
Bir gün ufak, bir çocukla ninesi karşıdan karşıya beraber geçeceklermiş,
nine 80, çocuk ise 5 yaşlarındaymış. Nine torununa:
-Oğulum karşıdan düt düt geliyor, çabuk geçelim, demiş.
Bunun üzerine çocuk:
-Yok nine, o dütdüt değil, sekiz silindirli mercedes demiş
İlkokula giden oğlunu karşısına alan baba, başladı nasihata:
-Bak oğlum!... Oku ve hayatını kazan... Yoksa dilenci olursun.
-Dilenci mi?
-Evet dilenci!..
-Bunu daha önce söylesene baba!... Bende okula bile gitmeyen bu zenginler,
bu kadar parayı nereden kazanıyor diye merak ediyorum.
Temel, Cemal ve diğer karadenizliler açık denizde küçük bir tekne ile
fırtınaya tutulmuşlardı. Yanlarında büyük bir gemi geçmekteydi.
Temel:
-- Uyy, kurtarun pizuuu... imdattt!... diye haykırıyordu.
Geminin güvertesinden birisi de yanıt veriyordu:
-- Biz adam almıyoruz, biz adam almıyoruz.
Bunu duyan Temel:
-- Uyy, haçan piz lazuz, laz, alun pizu.
Yıl sonu tatili yaklaşmıştı. Receb'in vaziyeti pek parlak değildi. Eve gidip
durumu babasına söylemeye korkuyordu. Belki faydası olur diye telefonla
annesini arayarak:
-- Anneciğim, tatil oldu geliyorum. Ama maalesef sınıfta kaldım. Ne olursun,
ben gelinceye kadar babamı hazırla! dedi.
Duruma canı sıkılan ve morali bozulan annesi, oğluna şu cevabı verdi:
-- Baban hazır, asıl sen kendini hazırla!..
Akşam eve dönen adamı karısı kapıda karşıladı. Sonra da heyecanlı heyecanlı
anlatma-ya başladı:
-- Bugün neredeyse, duvardaki saat annemin başına düşecekti... Adam
umursamaz bir tavirla başını salladi:
-- Sahi mi? O saat hep geç kalıyor zaten...
Hocaya sormuşlar
-- Hz.Nuh'un gemisine zeytin dalını getiren güvercin dişi miydi, erkek
miydi7
Hoca hemen cevaplamış:
-- Mutlaka erkekti, dişi olsaydı ağzını uzun zaman kapalı tutamazdı ki.
..::
İSTİHBARAT YARIŞMASI ::..
Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu
tespit etmek için bir "istihbarat yarışması" düzenlenmiş. Bu yarışma
uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan onar kişilik ekipleri
Kongo'nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler.
Ormanın girişinde görevlerini açıklanmış:
- "Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır..."
Önce KGB liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıkagelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MİT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler "Bu da nedir?.." diye sorunca fil atlamış:
"Abi valla ben zürafayım..."
..:: TELEFON ::..
Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet
edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar;
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon
kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon
kullanmışlardır.
Sıra Türkiye`ye gelir ve Temel başlar anlatmaya:
-Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağıya indik ama hiç birşey
bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır.
..:: KAZI ::..
Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun
ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
- Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..
..:: LAZ VAMPİR ::..
Bir İngiliz bir Fransız bir de laz vampir havada uçuyorlarmış. Birden
İngiliz vampir aşağıya dalmış ve bir dakika sonra ağzı burnu kan içinde
çıkmış. Diğer vampirler "ne yaptın" diye sormuşlar o da "şu asağıdaki evi
göruyor musunuz?" demiş. Vampirler de "evet" demişler. "İşte o evde bir
bakire genç kız vardı, kanı çok lezzetliydi" demiş ve uçmaya devam etmişler.
Birden Fransız vampir de aşağıya dalmış ve o da kanlar içerisinde geri
gelmiş. Diğerleri ona da "ne yaptın?" diye sormuşlar. O da "şu asağıdaki evi
görüyor musunuz?" diye yanıtlamış,"evet" demiş diğerleri "onun yanındaki
ahırı da görüyor musunuz" diye devam etmiş. Yine "evet" demişler. Fransız
Vampir devamla "işte orada çok güzel bir kısrak vardı onun kanını emdim çok
lezzetliydi" demiş. Neyse vampirler uçmaya devam etmişler. Birden laz vampir
de aşağıya dalmış ve ağzı burnu kan içinde geri dönmüş. Vampirler ona da
sormuşlar "sen ne yaptın" diye. Laz Vampirde "şu aşağıdaki evi görüyor
musunuz?", "evet" demiş diğerleri "peki yanındaki ahırı görüyor musunuz?"
diye sürdürmüş laz, yine "evet" diye yanıtlamışler, "peki onun yanındaki
direği de görüyor musunuz? " diye yeniden sormuş, diğerleri yine "evet"
demişler Laz iç çekerek" ha ben görmedim de!" demiş.
..:: ÖKSÜREMİYORUM ::..
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış.
Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve
demişki: bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir
hafta sonra gelince, Doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, Adamda: Cesaret
edipte öksüremiyorum ki,demiş.
..:: HIZLI İMAM ::..
Çok hızlı teravih kıldırmayı bir marifet sayan hoca efendi arkadaki cemaat
kan ter içinde bırakıp namaza devam ederken, camiden içeri geç kalmış biri
girer. O sırada yanında bulunan kan ter içindeki adama: "Çok kıldınız mı?
Yetişebilir miyim?" diye sorar. Kan ter içindeki adam yeni geleni şöyle bir
süzer."Biz içindeyken yetişemiyoruz amca, sen dışarıdan nasıl
yetişeceksin.?"
..::
ANDREA DORİA ::..
Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik
donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının
yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş:
-Osmanlı yaklaşıyoor.
Andrea Doria sormuş:
-Kaç gemi var?
Gözcü:
-10-20 kadar.
Komutan hemen emir erini çağırmış:
Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir.
Emir eri şaşırmış:
-Niçin komutanım?
Andrea Doria:
-Savasırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti
kırılmasın diye...Bu arada gözcüden yine ses gelmiş:
Efendim 50 kadar oldular.
Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş:
-Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir...
..:: KARMAKARIŞIK ::..
Öğretmen Ali'ye sordu,
- Oğlum dünyanın şekli nasıldır? Daire mi? Elips mi?
- Valla o kadarını bilmiyorum ama babam dünyanın karmakarışık olduğunu
söylemişti hocam...
..:: SELAM ::..
Temel ile Dursun Almanya'da okumaya gitmişler. Okulun son haftası Temel
Türkiye'ye dönmeye karar vermiş. Dursun'a:
- Dursun, sen benim karneyi al bizim eve telefon et, babamın anlamaması için
de bir zayıf varsa bir Muhammed'in, iki zayıf varsa iki Muhammed'in selamı
var de.
Temel Türkiye'ye döndükten sonra Dursun karneyi alır ve Temel'e telefon
açar.
Dursun:
- Temel, Ümmeti Muhammed'in sana selamı var...
..:: ESİR ::..
Naziler üç kişi; İngiliz, Fransız ve Laz'ı esir almışlar ve sonuçta ölüm
cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor:
- Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?
İlk önce Fransız yanıt verdi:
- Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle. Onu almışlar
kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar.Tam kafasına
2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk Almanlar
sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu.
İngiliz:
- Arkadaşlar, asılarak ölmek çok kötü benide giyotinle öldürün. İngiliz
uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı sekilde
cereyan ediyor. Sonuçta İngilizde kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim
Temel de uyanık:
- Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de
çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.
..:: ÇEKİRDEKSİZ KARPUZ ::..
Bir genetik kongresinde herkes icatlarını anlatıyormuş;
İngilizler bizler balık ve devenin genlerini birleştirdik, kollestrolsüz et
ürettik demişler.
Fransızlar; tavuk ve inek genlerini birleştirdiklerini bu sayede hızlı bir
üreme gerçekleştirip et problemini ortadan kaldırdıklarını anlatmışlar.
Temel de; -Biz, karpuz ve hamam böceği genlerini birleştirdik demiş. Bu
sayede karpuzu kesince çekirdekler sağa sola kaçıyor ve çekirdeksiz karpuz
yiyoruz.
..:: TEMEL'İN ATI ::..
Veli efendi hipodrumuna giden Temel atlar start alır almaz favorisi olan atı
elinde dürbinle takip ederek bir yandan da
-Ulanım benum, yabak nasıl da yel gibi gidey diyerek atını teşci eder.
Gerçekten de Temel'in atı en öndedir. Etraftakiler gıpta ile Temel'e
bakarlar, Temel dört köşedir. Fakat bir süre sonra atlar teker teker
Temel'in atına yetişip geçmeye başlarlar. Derken Temel'in atı en sonuncu
duruma düşer. Temel etrafın alaylı bakışlarına aldırış etmeden tezahürata
devam eder.
-Uy aslanım benum ya bak nasılda hepsini önine katti getiriy.
..:: MÜFETTİŞ ::..
Ücra bir köyün ilkokuluna müfettiş geleceği haberi alınır. Bunu duyan tek
sınıflı ilkokulun tek öğretmeni panikler çünkü çocuklar 2. sınıfta
olmalarına rağmen çok zor okumaktadırlar. Öğretmen müfettişin geleceği gün
sınıfta ufak bir konuşma yapar:
"Bakın çocuklar bugün okulumuza müfettiş gelecek. Muhtemelen de tahtaya
birşeyler yazıp okumanızı isteyecek. Müfettiş tahtaya birşey yazmaya
başlarsa hemen bana bakın ben size ne yazdığını anlatırım, siz de okumuş
gibi yapıp söylersiniz."
Çocukların aklına yatmış bu tabii. Müfettiş gelmiş, kısa hoşbeşten sonra
müfettiş çocuklardan birine "Kalk bakalım" demiş "Su tahtaya yazdığımı oku"
ve başlamış kocaman harflerle "kaplumbağa" yazmaya. Bunu gören öğretmen
müfettişe çaktırmadan çocuğa bir güzel anlatmış tahtadakinin ne olduğunu.
Müfettiş: "Oku bakalım oğlum ne yazıyor?"
Öğrenci: "Tos-ba-ğa"
..:: GÜNEŞE GİTME ::..
Bir mecliste konuşulurken,
Amerikalı :
-Biz Mars'a gideceğiz, demiş.
Alman :
-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş.
Fransız :
-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :
-Biz de güneşe gideceğiz, demiş.
-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar.
Karadenizli gülümsemiş :
-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.
..:: KARNE ::..
Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi : Karnen nerede? diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
..:: TRAFİK KAZASI ::..
Temel kamyonu ile dik bir yokuştan süratle inerken birden kamyonun freni
patlamış. Telaşla kamyonu nereye süreceğini düşünürken sağında kalabalık bir
pazar yeri görmüş. Kamyonu o tarafa sürersem yüzlerce kişi ölür diye
düşünürken sol tarafında da boş bir inşaat ve önünde oynayan küçük bir çocuk
farketmiş. Bir çocuğun kaybı, yüzlerce kişiyi öldürmekten daha iyidir.
Allah'ım, beni affet, diyerek kamyonu o tarafa çevirmiş.
Ertesi gün, gazetelerde manşet:
Pazara dalan kamyon 120 kişiyi biçti!
Hastanede yatan Temel'e olayı araştıran komiser; Oğlum, olay nasıl oldu?
Anlat bakalım, demiş. Temel de hala şaşkın:
Amirim, herşey o ufak çocuğun pazar yerine doğru kaçmasıyla başladı.
..:: VEREMEM ::..
İki fakir konuşurken biri öbürüne sorar:
- Arkadaş mesela, senin iki araban olsa birini bana verir misin?..
- Tabii veririm.
- Ya iki evin olsa, birini bana verir misin?
- Tabii ki.
- İki horozun olsa birini bana verir misin?
- Hayır, veremem.
- Peki niye veremezsin?
- Var da onun için veremem.
..:: KARNE ::..
K- Babam öldü, demiş Temel.
- İlyas sormuş: Neden öldü?
- Apartmanın sekizinci katının balkonundan düştü.
- Eyvah parçalandı mı?
- Yok, girişteki bakkalın tentesine düsünce oradan havalanıp karşı apartmana
yöneldi.
- Apartmana mı çarptı, nasıl oldu?
- Yok, karşı apartmanın balkonunda çamaşırlar asılı idi. Çamaşır ipine vurup
fabrikanın bahçesine düştü.
- Orada mı öldü?
- Yok, fabrika çelik yay fabrikası, bahçedeki yayların üzerine düşüp
havalandı yeniden...
- Peki sonra?
- Sonrası ne? Baktık ki yere inmiyor, biz de vurduk onu.
|